KUPON TASARIMLAR

7 Şubat 2009 Cumartesi

MUM: OLMAZSA OLMAZ

Mum…
Önceleri, eskiden çok sık başımıza gelen, elektrik kesintilerinde evimizin vazgeçilmeziydi. Şimdilerde artık tamamen dekoratif maksatlı kullanıyoruz mumu. Kullanıldığı yerin havasını tamamen değiştiriyor bence. Üstelik rahatlatıyor da. Yorucu bir günün sonunda bir iki mum yakıp, Mercan Dede’nin Seyahatname’sini cd çalarınıza takıp, bir fincan kahveyle kendinize terapi yapabilirsiniz. Yemeğe gelecek misafirleriniz için sofranıza mumlarla renk katabilirsiniz. Bahçenizde yakacağınız mumlar evin içinde yaşayanların ne kadar mutlu, huzurlu insanlar olduğu mesajını verecektir görenlere. Balkonunuzda rüzgara inat mumluğunuzun içinde yanmaya devam eden mum, içinizi ısıtacaktır. Evinizde salonda, mutfakta, banyoda mumlarla dekoratif köşeler oluşturabilirsiniz. Benim için mum vazgeçilmez, başlıbaşına terapi bence.
Peki bu kadar konuştuğumuz, baş tacı ettiğimiz mumlar hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz. Kısa bir Mum Tarihi yolculuğuna ne dersiniz?:

Günümüzden 2000 yıl önce, hayvansal yağların arasına pamuk sokularak ilk mum yapıldı Ancak, bu mumlar herkesin kullanamayacağı kadar pahalı ve lükstü 17yy’a kadar bu durum devam etti Fransız bilim adamı Sieur Le Brez, kalıba dökülen mumları yapınca, üretim çok daha ekonomikleşti ve mum kullanımı büyük ölçüde arttı Parafin mumların ilki ise 1850 yılında İskoçya’da James Young adlı kimyager tarafından yapıldı

Parmak boyunda, renkli süslü mumlar olduğu gibi insan boyunda ve kalın olanları da vardır. Kullanılmaya başlandıkları zaman kesin olarak bilinmemekle berâber, yapılan araştırmalar mumların menşeinin çok eski târihlere dayandığını ortaya çıkarmıştır. Bulunan ilk örnekler, eski Mısır medeniyetine âit, koni şekilli, meşâle yerine kullanılan, saz fitil etrâfına balmumu sarılarak yapılmış irice mumlardır. Ortaçağ boyunca Avrupa’da aydınlatmanın en pratik yolu olan saz mumları, yağa batırılmış kalınca saz parçalarından imâl ediliyordu. Gerek balmumundan, gerekse yağlardan yapılan mumların kullanılması yaygınlaşınca arzu edilen incelikte îmâl yoluna gidildi. Ancak mum ortaçağın ilk yarısı boyunca iptidai usüllerle imâl ediliyor ve seri üretim sağlanamıyordu. On üçüncü yüzyılda Paris’te ilk mum imâl evi kuruldu. Bu şehirde balmumu ve yağdan yapılanlar olmak üzere iki ayrı kola ayrılan mum endüstrisi elli yıl kadar sonra Londra’da da aynı gelişmeyi gösterdi. Bu durum 15. asra kadar devam etti. Bu asırdan îtibâren ilk kalıpların kullanılmasına başlanmasına rağmen, elle mum yapma uzun süre ehemmiyetini kaybetmedi.

1820 senesinde Fransız mühendisi M. E. Chevrel, mum îmâlinde yağlarla birlikte yağ asitleri ve gliserini denedi. Bu maddeleri, yağları alkaliler ve sülfürik asit ile muâmeleye sokarak elde etmişti. Bu başlangıçtan îtibâren, mum îmâlinde hızlı bir gelişme görüldü.




Köpek balıklarının yumurtalarından yapılan spermeçet mumlarının üretilmesine ise 1860’ta İngiltere’de başlandı. Bu mumların, mum endüstrisinde standartlaşmaya önayak olması ve fotometrik ölçü kabul edilmesiyle büyük bir gelişme oldu. Bunlar aynı zamanda önceki mumlardan daha parlak bir ışık vermekteydiler.


Aynı senelerde İngilizlerin uzun süren çalışmalardan sonra petrolden parafin imâl etmeye muvaffak olması, 1859’da ABD’de petrol bulunması ile parafin de mum yapımında kullanılmaya başlandı. Parafin rafine edilmiş petrolün destilasyonu ile elde ediliyordu. Parafinin tek dezavantajı erime noktasının düşük olmasıydı. Bu problem parafinin stearik ve palmitik asitlerle birlikte kullanılmasıyla ortadan kaldırılınca, mum endüstrisinin en önemli hammaddesi parafin oldu. Bundan sonra mum yapımındaki gelişmeler, fitilin niteliği ile ilgili olup, mumun hammaddesinde çok az değişiklikler oldu.
İlk önceleri basit sicimlerden yapılan fitiller daha sonra W. Camba Ceréss’in 1825’te bulduğu bir usül ile boraks, potasyum nitrat, amonyum nitrat çözeltilerine batırılarak imâl ediliyor ve bu sayede fitilin daha uzun süre dayanması ve alevin daha parlak olması sağlanıyordu. Günümüzde yapı olarak bunlardan fark göstermeyen mumlar, ileri teknoloji sâyesinde daha hızlı olarak imâl edilebilmektedir.

İslâm kültür ve sanatı incelenirse mumun yerini kandilin aldığı görülür. Mum da kullanılmıştır. Ancak, emniyetli olması sebebiyle kandiller daha yaygınlaşmıştır. Buna karşılık batı, mumu âyin vasıtası olarak kullandığından bunun üzerinde çok çalışmışlardır.

Modern mum üretimi: Günümüzde kullanılan otomatik mum imâl makinaları, Joseph Morgan’ın 1834’te îmâl ettiği kalıp makinalarının gelişmiş şekilleridir. Bunlar, seri halde, standart mum üretmeyi temin ederler. Ticari mum imâlinde üç safha vardır. 1. Fitilin hazırlanması: İyi kalite pamuk veya benzeri bir lif, kıvrımlanarak ucu ilk ateşlemede tutuşacak şekilde hazırlanır. Fitilin kapillaritesi, yâni mum maddesini yanma bölgesine sızdırma kâbiliyeti, alevin hiç sönmemesini sağlayacak şekilde olmalıdır. Fitilin çeşitli metal tuzlarına batırılması hem bunu hem de alevin parlaklığını temin eder. Bu işlem yapılmazsa fitil âni olarak yanar, alev kısa sürede mumun içine gömülerek söner.

2. Mum maddesinin hazırlanması: Standart ticârî mumlar, dekoratif veya büyük mumların hepsinin bileşimi aynıdır. Bir mumun % 60’ı parafin, % 35 stearik asit, % 5’i de boya, cila ve benzeri maddelerdir. Bu miktarlar mumun kullanılacağı zeminin şartları ile kendi aralarında değişiklik gösterebilmektedir. Balmumundan yapılan mumlar ise saf balmumu ile balmumu parafin karışımına az miktarda stearik asit eklenerek yapılırlar. Balmumundan mâmül mumlar yumuşaktırlar, daha az dayanırlar.

Yapısı ne olursa olsun hazırlanan karışımlar çift dipli büyük kazanlara alınarak su buharı tatbikiyle ısıtılırlar. Bu ısıtma sırasında yapılacak küçük bir hatâ çok kötü sonuçlar alınmasına yol açar. Mum maddesi bu şekilde ısıtıldıktan sonra kristalleşmeye kadar bekleyince kalıplamaya hazır duruma gelir.
3) Kalıplama ve üretimin tamamlanması: Önce kalıpların ortasına fitil yerleştirilir. Kristalleşme durumunda madde üç bölümden meydana gelen kalıplara aktarılır. Genellikle demir döküm olan bu kalıpların ilk bölümü mumun silindir kısmını meydana getiren parça, ikinci bölümü de alttaki pistondur. Bu kalıplar soğuk su ile muâmele edilerek içindeki madde iyice soğutulur. Daha sonra alttaki piston hareket ederek mumlar dışarı çıkarılır. Etraflarındaki artıklar temizlenerek cilalama ve boyama işlemleri yapılır. Bütün bu işlemler tamamlanınca ambalajlanarak pazarlamaya hazır hâle getirilirler.



Şimdiye kadar dekorasyonunuzda muma hiç yer vermediyseniz umarım kararınız değişmiştir.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Evinden mumu hiç eksik etmeyen biri olarak yorumlarınıza katılıyorum. Resimler çok güzel