KUPON TASARIMLAR

10 Şubat 2009 Salı

BÜTÜN BONSAİLERDEN ÖZÜR DİLİYORUM; MEĞER HAKKINIZDA HİÇBİR ŞEY BİLMİYORMUŞUM

Bahçeyi, toprağı çiçekleri seven biri olarak Ev Bahçe dergisini ilk çıktığı yıldan beri hiçbir sayısını kaçırmadan alıyorum. Her sayısının içi yeni yeni bilgilerle dolu. Hala tekrara düşmedi dersem inanın. Tabi bunun nedeni biraz da malzemesinin çokluğu, tabiatta o kadar çok çeşitte çiçek ve bitki var ki adamlar kaç senedir yaza yaza bitiremedi. Süper bir dergi, tavsiye ediyorum.


İşte ben bütün bitkileri çok iyi bildiğimi sanarken bir kaç ay önceki sayısında Bonsailerle ilgili bir makale okudum. Daha ilk satırda inanılmaz utandım: Bonsaiyi ben bir bitki türünün adı sanıyordum, menekşe, çam, gül gibi. Meğer aslında ne imiş...Meraklısına, benim araştırıp bulduğum siteden işte Bonsai bilgileri, Bonsai dünyası:



Bonsainin Tarih Serüveni


Japonca olan bu sözcük, tepsi (tabak) anlamına gelen "bon" ve bitki anlamına gelen "sai" sözcüklerinden türetilmiştir. Saksıdaki ağaç veya bitki anlamına gelir.

İlk olarak yaklaşık binyıl önce Çin'de görülmeye başlayan Bonsai, o dönemde sadece belirli ağaçların saksılarda yetiştirilmesi gibi temel adımları içeriyor ve pun-sai adıyla biliniyordu. Bu ilk modeller, seyrek yapraklı ve pürüzlü, sıklıkla hayvanlara, ejderhalara ya da kuşlara benzeyen, çarpık gövdeli ağaçlar şeklinde sergilendi. Bunun sebebi de Çin kültürünü şekillendiren unsurlardan en önemlilerinden bazılarının efsaneler olmasıydı. Zaten bu sıra dışı yapıdaki veya hayvana benzeyen şekilli bonsailer Çin’de halen büyük takdir görmektedir. Halbuki düşününce, doğanın tasavvur edilmesi denebilecek olan Çin bonsaisi ile ateşli ejderhaların ve birbirine dolanmış yılanların hayali birbirlerine ne kadar da uzak kavramlardır.


Japonların Çin’ in birçok kültürel imgesine uyum sağlamalarını takiben Kamakura döneminde (1185-1333) Zen budizminin de vasıtasıyla Japonya Bonsai ile tanıştı ki
bu tanışma bonsainin Asya kıtasındahızla yayılmasını da sağladı. Kesin tarih belli olmamakla birlikte bu dönemi anlatan Japon belgeleri kaynak alındığında bahsekonu yayılışın M.S.1195 yıllarında olması muhtemel görünmektedir. Bonsai Japonya’da yayıldıkça Çin’de ulaşamadığı bir rafine ruha kavuşmaya başladı. İlerleyen zamanlarda bu basit ağaçlar Budist rahipler ve onların manastırlarını aşıp, bir saygınlık ve onur simgesi olarak Aristokrat kesim tarafından da temsil edilmeye doğru yol aldı. Tabi bu esnada bonsainin amaçları ve felsefesinde de yıllar içinde çok fazla değişiklikler meydana geldi. Japonlar için bonsai; insanoğlu, ruh ve doğa arasındaki uyumu esas alan doğu felsefesiyle, eski güçlü inanışların kaynaşmasını simgeler.
Japonya’ da Kamakura döneminde yazılmış belgelerde; “Saksılardaki çarpık şekilli ağaçlardan zevk almak ve bunları takdir etmek, biçimsizliği sevmektir” şeklinde ifadelere rastlanmaktadır. Bu çıkarım olumlu veya olumsuz bir mana içeriyor olmasını bir yana bıraksak dahi, bizlere o dönemde bonsainin Japonyanın üst sınıfları tarafından kabul görmüş bir uygulama olduğunu anlatmaktadır. 14. asra gelindiğinde bonsai, uzun geçmişindeki kendine has uygulamalarının etkisiyle artık iyice oturmuş bir sanat formu olarak kendini göstermeyi başarmıştı.

Bonsai, önemli günlerde elit Japonlar tarafından ev içinde sergilenmeye başlandı ve özel tasarlanmış raflara yerleştirilerek, Japon yaşamının önemli bir parçası haline geldi. Şekillendirme ve budama gibi çalışmalar çok sonralar ortaya çıkmış olsalar da, bu karmaşık bitkiler bundan sonra kalıcı olarak dışarıda sergilenmediler, bu dönemde doğadan küçük bitkiler toplamaya devam ettiler. 17 ve 18. yüzyıllarda Japon sanatçılar, sanatlarının zirvesine ulaşmışlardı ve artık bu uğraşlarından dolayı çok büyük saygı görüyorlardı.
Bonsailer o dönemde günümüzdekilerden çok daha derin kaplarda yetiştirilmelerine rağmen, doğanın derinlemesine irdelenmiş ve arıtılmış hali olarak gelişimini durmadan
artarak sürdürdü. Bu dönemde bonsainin yapılandırılmasındaki ana unsur; bitkinin en önemli parçaları haricindekilerin ortadan kaldırılmasıydı. Roan-ji gibi ünlü tapınaklardaki son derece basit Japon bahçelerinde de göreceğimiz üzere, herşeyin temel ögelere indirgenmesi ve kusursuz arıtımı zaten Japon felsefesinin en sembolik unsurlarından birisidir.
Bu tarihlerde bonsai Japon kamuoyunun da genel olarak ilgisini çekmeye başladı ki bu ilgi, doğadan toplanarak Japon kültür ve geleneklerine uygun şekillerde sanat formuna kavuşturulmuş ağaçlara olan talebin tam manasıyla ‘patlamasına’ yol açtı.
Zaman içinde bonsai, her biri ayrıca kendi içerisinde geniş çeşitliliğe ulaşan farklı tarzlarla karşımıza çıkmaya başladı. Bonsai sanatçıları taşlar, ilaveler, küçük bitkiler ve hatta aslen bon-kei sanatının alanına giren küçük binalar ve insanlar gibi diğer kültürel elementlerini bonsai çalışmalarında artarak kullandılar. Bu sanatçılar dahasonraları bonsai içerisindeki farklı ve deneysel bakış açılarını konusunda bize yeni ufuklar açacaklar ve sai-kei ismiyle bilinen minyatür doğa manzaralarını
yeniden bonsai bakış açısıyla tanımlamaya girişeceklerdi.
Dünyanın geri kalanından uzak olarak geçirilen 230 yıldan fazla süre sonunda -19.yüzyılın ortalarında- Japonya kabuklarını kırmış, seramik saksılarda doğadaki ağabeylerini taklit eden bonsai kavramı, Japonya'ya yolu düşen seyyahlar tarafından tüm dünyaya yayılmıştı. Yüzyılın sonlarına doğru Londra, Viyana ve Paris’teki sergiler (özellikle 1900 yılındaki Paris Dünya Sergisi) dünyanın bakışlarını bonsaiye yöneltti.
Bonsaiye olan yoğun talep patlaması, gittikçe genişleyen endüstri ve doğal ortamlarında bodur kalmış ağaçların talepleri karşılayamayacağının anlaşılması, bonsai sektörünü ileride bonsaiye benzeyecek şekilde biçimlendirilmiş genç ağaçların üretimi konusunda tetikledi.
Bazı temel tarzlar kabul edildi, sanatçılar bu tarzları oluşturmak için tel ve bambu şiş kullanma yoluna gittiler. Bu da gelecekte bonsai sanatının daha da çok ilerlemesinin yolunu açtı. Sırf fidan yetiştirip, bunlara şekil vererek ihraç etme odaklı fidanlıklar kuran Japonlar, bu sanatformuna artan ilgiyi parayaçevirmesini çok çabuk öğrendiler. Artık tüm
dünyadaki farklı iklim tiplerine uygun, daha derli toplu yaprak yapısına sahip ve daha uygun gelişim davranışları gösteren çok farklı bitki dünya bonsai piyasasına sürülebiliyordu. Daha sonraları da tohumdan ve çelikten ağaç elde etme yöntemi, değişik şekil verme teknikleri, değişik türdeki nispeten dayanıksız ağaçları dayanıklı kök sistemi bulunan türler üzerine aşılama teknikleri gibi yeni yöntemler geliştirildi. Böylece Bonsai, birçok farklı ülke, kültür ve durumun etkileriyle birlikte gelişerek şu an uygulandığı halini aldı.
Bugün bonsai, Japonya'da kültürlerinin ve ideallerinin bir simgesi olarak büyük saygı görmektedir. Mesela çiçek açmış kayısı ve erik ağaçlarıyla bezenmiş Tokonoma (Japonların evlerindeki süsleri ve değerli eşyalarını sergilemek için kullandıkları özel bir kafes/küçük hücre) olmadan Yeni Yıl tam manasıyla bitmiş sayılmaz. Bonsai artık bu ülkede üst sınıflar tarafından eskisi kadar rağbet görmüyor olsa da yöneticiler ve fabrika işçileri gibi kesimler tarafından sevilerek yapılmaktadır.
Japonlar bonsailerinde genelde çamlar, açelyalar ve akçaağaçlar (geleneksel bonsai ağaçları olarak ün yapmış olan türler) gibi kendilerine has türleri kullanmalarına rağmen diğer ülkelerdeki sanatçılar ağaç türleri konusundaki yeni fikirlere nispeten daha açık sayılabilirler.
Günümüzde iyice tanınmış olan ve saygı gören bir 'zirai sanat' çeşidi olarak Grönland'dan Amerika'ya Güney Afrika'dan Avustralya'ya kadar yayılmış olan bonsainin son iki yüzyılda geçirmiş olduğu evrim göz kamaştırıcıdır. Halen durmaksızın değişip çıtayı daha yukarılara taşıyarak bizlere dünyanın aslında ne kadar çok küçüldüğünü anlatıyor.





Bu Bonsai bilgisinden sonra uzun lafın kısası Bonsai bir bitki türü değil, seçilen herhangi bir bitkinin, büyük sabır isteyen bir terbiye sürecinden sonra, uygulanan özel tekniklerle minyatür hale getirilmesiymiş. Fotoğraflarda da çok net görülüyor, açelya , mor salkımla bile bonsai çalışması yapılıyor. Bundaki tek sınır hayalleriniz, gerek biçim gerekse bitki seçiminde.

Bonsai sanatıyla yapılmış, size seçtiğim diğer çalışmalar:



































































İleride teknikleriyle ilgili daha detaylı yazılar yayınlamayı düşünüyorum. Umarım bilmediğiniz birşey anlatmışımdır. Ve Bonsaiye bakışınız değişmiştir.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Vallahi ben de bilmiyordum, şaşırdım.